1 Ocak 2013 Salı

İnsanlığını Kaybetmiş Mavi Bir Şehir

İnsanlığını Kaybetmiş Bir Mavi Minibüs
Hakirlik mi dersin adına fakirlik mi yoksa utanılası insanlık mı?
Yılın son günü koşa koşa eve gitmeye çalışıyorum, çok soğuk diye minibüse biniyorum. Şoför, kapıyı açar açmaz, arka koltuğun önünde oturan bir kadın çarpıyor gözüme, kucağında çocuğu var. Gece kondu mahallelerinden diye düşünüyorum. Paramı veriyorum arkasında boş bir koltuk var oturuyorum. Artık onun arkasındayım, çok rahat görüyorum onu. Toplumun itelediği, ötekileştirdiği bir yüzü var; yaraları, dudaklarının üzerinde bıyıkları var, aslında yirmi altısından fazla olamaz ama kırk beş gösteriyor. Omuzları düşmüş, memeleri sarkmış, tuhaf bir şişkinliği var, yüzü çökmüş, korkuyor. Mavi bir hırka giymiş gözleri tam göremiyor olsa gerek ya da az görüyor. Yüzünde ve ellerinde zona izleri taşıyor. Kucağında sarıp sarmaladığı yavrusu var, uyuya kalmış bebecik dayanamıyor yüreği incecik hırkasını çıkarıp çocuğunun üzerine örtüyor ayağında bir çift kırmızı patik, patiğin üzerine geçirdiği bir çift terlik var. Dışarıda kuru soğuk. Sırtımdaki monttan utanıyorum. Önümüzdeki tümsekte bir poşet var sıkı sıkı tutuyor onu çocuğunu tuttuğu gibi. Bir battaniye var içinde, üzerinde de bir çay paketi oda mavi poşetli. Demleyip içip ısınacak muhtemelen, çok kıymetlidir çay üşüyen için hele de ısınamıyorsa. Doğalgazlı bir evde doğduysanız ya da aileleriniz hep kışın üşümemeniz için çabaladıysa aslında siz hiç üşümemişsinizdir, arada bir soğuk olmuştur sadece. İnsanlar tuhaf bakıyorlar ona korkar gibi, tiksiniyorlar sanki. Yanındaki koltuk boşalıyor, kimse yanına oturmuyor. Oda bunun farkındaki oturduğu koltukta iki büklüm oluyor, çocuğunun üzerine kapanıyor onu öpüp seviyor, onunla konuşuyor tek sığınağı çocuğu o sırada. Bense kendimden korkuyorum o sırada kışa yaptığım hazırlıklar korkutuyor beni. Kapitalizmi ben yaratmadım mı, diye geçiriyorum içimden. İnerken mahcup bir sesle abi müsait bir yerde diye sesleniyor, herkes ona dönüyor hepsinin suratında isabet oldu yazıyor o an sanki. Ben ineyim abi poşeti uzat diyor rast gele, bir insan evladı çıkar diye düşünüyor sanırım. İnmeye çabalarken kimsenin umurunda değil zar zor iniyor. Poşetim diyor kapıdaki adama o sırada adam, “2 liramın üstü, kaptan” diyor 30 kuruş eder, poşeti umursamıyor. Ben “kadının poşetini uzatır mısınız ?” diye bağırıyorum, o zaman uzatıyorlar poşeti. Bana özür dilerim hanımefendi diyor benim montuma ve pabuçlarıma saygı duyuyor anlıyorum. Kadının boşalttığı yere bir karı koca çift oturuyor, kadın alaycı bir sesle “hiç inmeyecek sandım” diyor, mini eteğine, çakma kürküne, yüzündeki ve tırnaklarındaki boyalara sığınıyor, İstanbul’un hanımefendisi çünkü o sırada..Kucağında çocuğuyla inen kadın bir müddet dışarıdan minibüsü seyrediyor, sonra iç çekerek arkasını dönüp gidiyor. Poşet gidiyor, kadın gidiyor. Biz gidiyoruz, mavi kapitalist minibüsümüzle, sıcak evlerimize..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder